17 Kasım 2014 Pazartesi

14 Kasım 2014 Ekonomik Panoroma


 
Global Görünüm

* A.B.D. merkez bankası F.E.D.  29 Ekim’ deki açık piyasa komitesi sonrası açıklamış olduğu kararla tahvil alım programını sona erdirirken, faizlerin makul bir süre daha düşük kalacağını açıkladı. Karar metninde istihdam yönelik beklentinin üzerinde pozitif bir tablo çizilmesi ve enflasyon yönelik aşağı yönlü risklere yeteri kadar değinilmemesi,  karar metninin piyasanın beklediği kadar güvercin (gevşek para politikasına uygun)  olmamasına yol açtı. Bu algının sonucu olarak dolar majör para birimleri karşısında değer kazanırken altın ve petrol gibi emtialarda kayda değer  düşüşler gördük. Venezuella gibi birkaç OPEC üyesi ülkesinin 2015 yılı bütçelerini 60 dolarlık varil fiyatı üzerinden yapması petrol fiyatlarının 2015 yılı içinde düşük kalacağına yönelik beklentilerin artmasına neden oldu (1).  Rusya’ nın bütçe gelirinin yaklaşık yarısının petrol ve benzeri türevlerden oluşuyor olması, 2015 yılında Rus ekonomisinin baskı altında kalacağına yönelik endişeleri arttırdı (2).     
*26 Ekim tarihinde Avrupa Merkez Bankası, Euro bölgesi bankalarının 2013 yılı bilançoları üzerinden yapılan stres testinin (Stres testi: Bankaların faaliyet gösterdiği piyasalarda ortaya çıkacak olası riskler karşısında sermaye yeterliliğini ölçer.)  sonuçlarını açıklandı; 130 bankanın 25’ i testi geçemedi. Stres testinde başarısız banka sayısının az olması ve bu bankaların daha çok Yunanistan, Portekiz ve İtalya gibi Avrupa’nın borç yükü yüksek ülkelerinde olması Euro bölgesi açıısında olumlu algılandı ve euronun kısa süreli değer kazanmasını sağladı. 06 Kasım’ da  gerçekleştirilen Avrupa Birliği Merkez Bankası toplantısında; Yönetim kurulu olarak ihitiyaç görülmesi halinde “geleneksel olmayan” politika araçlarının kullanılması konusunda hemfikir olunduğu açıklandı. Söz konusu araçların enflasyon veya büyüme yönünde negatif görüntü ortaya çıktığında uygulanabileceğini belirtildi. Ekim ayında başlayan tahvil alım programının en az 2 yıl süreceği de vurgulanırken , uzun vadede ihracat kanadında euro bölge ekonomisinin büyümesinie yardımcı olacağı eklendi (3).    

* Çin tarafında açıklanan Ekim ayı PMI verisi 50,4 ile beklentilerin hafif üzerinde olsa da ülke ekonomisindeki soğumanın devam ettiğine işaret etti. (PMI: Purchasing manager index,; İmalat sektörü satınalma yöneticilerinin mevcut ekonomik koşullara ait üretim, yeni sipariş, iş gücü, stoklar, teslim süreleri üzerinde doldurdukları anket sonucudur. 50,0 olması bir önceki ayla aynı düzeyde ekonomik aktivitenin gerçekleşmesinin beklendiği şeklinde yorumlanır.) Çin tarafındaki bu olumsuz tablo varken global markaları dünya teknoloji sahnesinden yavaş yavaş çekilmeye başlayan Japanyo kanadında  31 Ekim tarihinde yapılan para politikası toplantısında Merkez Bankası BOJ, parasal taban arzını 60-70 trilyon yenden 80 trilyon yene çıkararak parasal genişlemeye gitti. Küresel risk iştahını da arttıran bu politikanın Uzakdoğu’ da işleri yoluna koymada etkili olup/olmayacağını önümüzdeki dönemde görüyor olacağız(4).

* 2014 Haziranından bu yana petrol fiyatlarında yaşanan 25 %’ lik düşüş en fazla Rusya ve İran ekonomilerini etkilemiş gözüküyor. Petrol fiyatları bu seviyede seyretmeye devam ederse, bütçe gelirlerinin büyük kısmını petrol ve türev ürünlerin satışından elde eden iki ülkeyi 2015 yılında zorlu bir ekonomik süreç bekleyecek. İran’ ın nükleer harcamalarını kesmek, Rusya’ nın ise Doğu Avrupa bloğunda hegomonyasına son vermek için petrol fiyatları üzerinde A.B.D. kaynaklı manipülasyon yapıldığı iddiaları ortaya atılırken (5), hafta içinde Rusya’ nın tekrar Ukrayna’ ya girdiği iddiaları siyasi tansiyonu yükselterek bölgesel risk algısını arttırdı. 
Yerel Görünüm
* Merkez Bankası Ekim ayı para politikası toplantısında faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmezken, temel mal ve enerji fiyatlarındaki düşüşün enflasyonu olumlu etkileyerek aşağı yönlü baskıladığını belirtti. 21 Ekim’ de Merkez Bankası, bankaların tutmak zorunda oldukları munzam karşılıklara, fonlama maliyetinin 500-700 baz puan altından faiz ödemesi yapacağını açıkladı (6). Türk bankacılık sektörünün karlılığına yaklaşık 1 %’ lik bir katkı yapacak bu uygulamadaki amacın bankaları bireysel ve kurumsal mevduat toplamaya teşvik etmek ve büyümenin en önemli kaynaklarından biri olan ülke tasarruf miktarını arttırmak olarak gözüküyor.  
* 2015 yılı Makroihtiyadi tedbirleri kapsamında vergi, harç ve cezalarda açıklanan 10,11 %’ lik zamma ek olarak Haziran ayındaki genel seçimler sonrasında vergilerde yeni artışlar görmemiz oldukça yüksek bir olasılık olarak karşımıza çıkıyor.
 * Suriye’ den gelen yaklaşık 3 milyonun üzerindeki sığınmacının Anadolu’ nun çeşitli şehirlerine yerleşerek çalışmaya hayatına ucuz iş gücü olarak katılması önümüzdeki dönemde özellikle genç işsizlik rakamlarına olumsuz yansıyacak gibi gözüküyor.  

Önümüzdeki Dönem Beklentileri
* A.B.D. kanadında tahvil alım programının sona ermesinin ardından doların majör para birimleri karşısındaki yukarı yönlü hareketi devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası’ nın tahvil alım programına en az 2 yıl süreyle devam edeceğini açıklamasının ardından euro’ da değer kaybı sürüyor. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi’ nin 6 Kasım’ da yaptığı konuşmada, tahvil alım programında 2012 yılı başındaki bilanço büyüklüğü’ ne ulaşılacağını tekrar vurgulaması önümüzdeki dönemde euro’ yu aşağı yönlü baskılamaya devam edecektir. Düşük değerli Eur’ nun Almanya başta olmak üzere Avrupa ekonomisini artan ihracat yoluyla destekleyip/desteklemeyeceğini takip ediyor olacağız. Japonya’ daki niceliksel genişlemeyi de hesaba kattığımızda, Avrupa – Uzak Doğu çekişmesine tanık olmamız muhtemel.

 

  

 

 

Referanslar

1. http://blogs.barrons.com/emergingmarketsdaily/2014/10/22/venezuela-energy-budget-60-oil-in-2015/

2. http://www.theweek.co.uk/business/oil-price/60838/oil-price-opec-may-act-to-shore-up-falling-prices

3. https://www.ecb.europa.eu/press/pressconf/2014/html/is141106.en.html

4. https://www.boj.or.jp/en/announcements/release_2014/k141031a.pdf

5. http://www.bloomberght.com/ht-yazarlar/cuneyt-basaran-2071/1662385-oyunun-icinde-oyun-var

6. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/2658a7fd-007f-43f7-a846-cd3f0b7dd8fa/Teknik+Ayrintilar.pdf?MOD=AJPERES

19 Ekim 2014 Pazar

16 Ekim 2014 Ekonomik Program


 
 
Global Görünüm

* Geçtiğimiz hafta IMF’ in 2014 küresel büyüme tahminini yıl içinde üçüncü kez aşağı yönlü revize etmesinin ardından küresel
ekonominin durgunluğa gireceğine yönelik endişeler arttı (1). Dün A.B.D.’ den gelen ÜFE verisi bu endişenin güçlenmesine neden oldu. İşsizlik oranı 2009 global ekonomik krizi sonrası ilk defa 7 %’ nin altına inen, özellikle bu yıl içinde beklentilerin üzerinde gelen tarım dışı istihdam ve büyüme oranlarıyla güçlü bir görünüm çizen ABD ekonomisinde işlerin aslında göründüğü gibi olmadığına yönelik endişelerin artmasına neden oldu. 26.07.2013 tarihinden itibaren A.B.D.’ nin GSYH (büyüme) hesaplamasında değişikliğe gitmesi (araştırma- geliştirme harcamaları ve film, sanat eserleri gibi her türlü fikri mülkiyet içeren belli bir değeri olan soyut varlıkları büyüme hesabının içine katması)  verilerin doğruluğu konusundaki şüpheleri arttırmıştı.(2)

*A.B.D. başta olmak üzere global ekonomideki bu olumsuz tabloya ebola virüsünün yayılması, Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim ve  petrol fiyatlarındaki dramatik düşüşün A.B.D. enflasyon görünümü üzerinde aşağı yönlü riskleri arttırmasının da eklenmesiyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tahvil-bonalarına olan talep arttı. Uzun bir aradan sonra A.B.D. 10 yıllık tahvil faizlerinde 2,2 %’ nin altı görüldü.    

* Euro Bölgesi tarafında ekonomik durgunluk korkusu devam ediyor. Almanya dışındaki Avrupa Birliği ülkelerinden gelen kötü makroekonomik verilere Almanya’ da eklendi. Alman yatırımcıların Avrupa'nın en büyük ekonomisinin görünümüne ilişkin duydukları güven ve beklentiyi gösteren ZEW endeksi Ekim ayında 3,6 % gerileyerek Kasım 2012’ den beri ilk defa negatif değer aldı. Almanya’ nın üretimi Ağustos ayında son 5 yılın en düşük değerine gerilerken, ihracat da 5,5 yılın en düşük düzeyinde kaldı. Avrupa Birliği Merkez Bankası’ nın bu ay başladığı tahvil alım programının EUR’ yu diğer para birimleri karşısında aşağı yönlü baskılayarak ihracatı ve tüketimi teşvik etmede başırılı olup olmayacağını önümüzdeki aylarda görüyor olacağız. Henüz bir yorumda bulunmak için çok erken ama tahvil alım programıyla 2013 bilanço büyüklüğüne tekrar ulaşılacağını açıklayan Mario Draghi’ nin bu hedefe ulaşması için bir yıllık süreçte en az 500 milyar EUR’ luk tahvil alım yapması gerekiyor. Bu da aylık yaklaşık 42 Milyar EUR’ ya denk geliyor ki ekonominin aktivitenin artması için oldukça teşvik edici bir tutar(3).

* Çin tarafında Eylül ayı enflasyon verisi son 4 yılın en düşük düzeyinde gelmesi Asya tarafında da işlerin yolunda olmadığını gösterdi. Siyasi kanatta Çin Komünist partinin 20-23 Ekimden itibaren yasal reformlar yapacığını açıklamasının ardından Çin’ in modern ekonomiye uygun adımlar atacağına yönelik beklentiler arttı. Bu beklenti sonra Sanghay bileşik endeksinde önemli yükselişler görüyoruz. 

* Ukrayna - Rusya geriliminde Avrupa ve ABD’ nin Rusya’ ya karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlar devam ediyor. Rusya’ nın hali hazırda Avrupa’ dan gıda ithalatına getirdiği ambargoya ek olarak, doğalgaz ihracatına kısıtlama getirerbileceği endişeleri artıyor. Özellikle İskandinav ülke tarımını olumsuz etkileyen (tahmini 5 milyar Euro ihracat ve ürün fire maliyeti ) bu ambargo sonrası olası doğalgaz kesinti silahının çekilmesi ihtimaline karşı Avrupa ülkeleri doğalgaz depolama kapasitelerini full limitte tutmaya başladı.

Yerel Görünüm

* Merkez Bankası Eylül ayı para politikası toplantısında faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmezken, gıda fiyatlarındaki yükselişin enflasyona yukarı yönlü baskıladığını, emtia fiyatlarındaki düşüsün sürmesi durumunda enflasyon görünümündeki yatay seyrin dengeleneceğini belirtti. Bunun yanında yavaşlayan küresel talebe rağmen Altın hariç ihracat ve ithalat tutarlarının büyümeye devam ettiğini vurguladı (4).         

*Türkiye’ nin en büyük ticari ortalığı konumuındaki Avrupa’ da (ihracatımızın yaklaşık 48 %’ ini Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz.), Alman ekonomisinden de kötü sinyallerin geliyor olması önümüzdeki dönem dış ticaretimiz açısında önemli bir risk olarak karşımıza çıkıyor.

* Orta vadeli plan kapsamında 2015 yılı büyüme hedefi olan 4,0 %’ in yakalanması için Para politikası tarafında hareket marjı kalmayan Ekonomi Yönetiminin, önümüzdeki dönemde mali politika kapsamında yapacağı vergi indirimleriyle büyümeyi teşvik etmesi gerekecek gibi gözüküyor. Nitekim  21 Eylül ‘ de Maliye Bakanı Sn. Şimşek katıldığı bir programda yaptığı açıklamada  “Enerji verimliliği yüksek olan eşyalara ÖTV avantajı sağlanacağını belirtirken, çevre kirliliğini önlemek amacıyla trafiğe yeni çıkacak araçlardan karbondioksit salınımı düşük olanları vergisel açıdan teşvik edici bir model planladıklarını ekledi.”   Bununla birlikte lüks tüketim kapsamındaki ürünlerin (yüksek motor hacimli araçlar) ÖTV oranlarındaki artış da bütçe açığını kapatmada alınabilecek makroihtiyadi tedbirler kapsamında dillendirilmektedir.

Önümüzdeki Dönem Beklentileri

* A.B.D. kanadında ekonomi tamamen toparlandı derken  kötü gelen makroekonomik veriler sonrası, son 2 gündür Dolar neredeyse bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında değer kaybediyor. Tahvil faizlerinde yaşanan düşüşün uzun vadeli olması durumunda finansal piyasalarda likidite sıkıntısı iyiden iyiye kendini hissettireceğe benziyor. Öyle ki Avrupa Merkez Bankası bu ay başında tahvil alım programına başlayarak piyasalara EUR enjekte etmesine karşın EUR’ nun yukarı yönde baskılandığını görüyoruz. Bunun nedeni, artan küresel durgunluk endişeleriyle  likiditenin Almanya ve İngiltere başta olmak üzere EUR bölgesi ülke tahvillerine yönlenmesinden kaynaklanıyor. Tahvil faizlerinin düşmesi şeklinde kendini gösteren ve EUR’ nun değerlenmesine neden olan bu yönelimin uzun soluklu olup/olmayacağını önümüzdeki dönemde takip ediyor olacağız.
 
 

 


Referanslar


2. http://addressofinvest.blogspot.com.tr/    “A.B.D. Büyüme Verisi-Buz Dağının Görünmeyen Yüzü”
3. https://www.ecb.europa.eu/press/pr/date/2014/html/pr140904.en.html
 

 

  

10 Temmuz 2014 Perşembe

İthalat İşlemlerinde KDV ve Kur Dengesi

İthalat İşlemlerinde Maliyet Minimizasyonu

Ülkemizde tütün mamullerinden alkollü içkilere, beyaz eşyadan otomotive, kıymetli taşlardan elektrikli ev aletlerine kadar birçok sektör ve üründen belirli oranlarda ÖTV alınmakta, bu ÖTV tutarı direkt olarak ürün nihai fiyatı içinde müşteriye yansıtılmakta ve satış yapıldığında müşteri tarafından ödenmektedir. Ürün maliyetine yapışan ÖTV üzerine sektörüne göre 8% ile 18% arasında değişen KDV tutarı ise ithalat işlemi sırasında distribütör firma tarafından devlete ödenmektedir. 



Bu durumu Otomotiv Sektörü üzerinden basit bir ifadeyle anlatırsak CIF(mal bedeli + Sigorta bedeli + navlun) değeri 100 TL olan 1,2 motor bir araç 45 %'lik ÖTV oranına tabi olmakla, ÖTV'li tutar üzerine 18 %'lik KDV eklenmektedir. Sonuçta ürün maliyeti 171,1 TL'ye çıkmaktadır.
Burada yer alan CIF değerinin büyük kısmını mal bedeli oluşturmakta olup, mal bedeli de ürün hangi ülke para birimi üzerinde ithal ediliyorsa o para biriminin bir önceki günkü Merkez Bankası kapanış satış kuru baz alınarak TL' ye çevrilmektedir. Ürün ithalat beyannamesindeki detay maliyet kalemlerine girmeden özet bir örnekle açıklarsak.

Tarih 09.07.2014  
CIF değeri  10.000,00 EUR
Merkez Bankası Satış Kuru  2,8945
CIF değeri TL 28.945,00 TRY
ÖTV (45 %) 13.025,25 TRY
KDV (18 %) 7554,645
Toplam Maliyet 49.524,90 TRY

CIF değeri 10.000,00 EUR olan bir otomobil ithal edildiğinde o günkü merkez bankası kuruyla işlem yapılmakta ve ÖTV ve KDV tutarı o günkü TL CIF değeri üzerinden hesaplanmaktadır. CIF tutari yukarıdaki örnekte 28.945,00 TL olarak karşımıza çıkmıştır. Söz konusu tutar üzerinden hesaplanan ÖTV ithalatçı firma tarafından ödenmemekte olup araç satışı yapıldığında direkt müşteri tarafından ödenmektedir. Ancak ÖTV' li araç tutarı üzerinden hesaplanan 18 %' lik KDV tutarı direkt olarak ithalat günü, ithalatçı firma tarafından ödenmektedir.

EUR/TL paritesi ve Otomotiv sektörü örneği üzerinden gidersek, EUR araç ithalati yapan bir firmanın ana risk unsuru EUR/TL' deki yukarı yönlü dalgalanmalar olmaktadır. Sosyal, siyasal veya makroekonomik gelişmeler nedeniyle EUR/TL kurunda yaşanan yukarı yönlü günlük veya haftalık yükselişler ithal edilecek araç CIF değeri artmasına karşın Bir önceki gün merkez Bankası satış kuru üzerinden KDV ödeneceği için kur yükselişinin yaşandığı günlerde firmaya maliyet avantajı sağlayabilmektedir. Bir başka ifadeyle KDV tutarında oluşacak maliyet avantajı belli bir noktaya kadar kur artışından kaynaklı maliyet artışını konpanse edebilmektedir .Tabi bu noktada ithal edilecek aracın müşteriye kısa zamanda faturalanması (önemli finansman yükü oluşturmadan) gerekmektedir. 

Otomotiv sektörünü yakından tanıdığım için örnegimizi yine bu sektör üzerinden yapacağız.

CIF değeri toplam  7.000.000,00 EUR olan1,8 motorluk arac filosunun ithalatını ele alarak aşağıda bir senaryo oluşturalım;

Dün (08.07.2014) Merkez Bankası EUR kapanış kuru 2,8945 iken bugün içinde Merkez Bankası'nın Temmuz Ayında da 50 baz puanlık faiz indirimi yapacağına dair beklentiler artsın. Bu bağlamda EUR/TL kuru gün içinde 2,93' e yükselsin. Günlük ithalat işleminde kullanılan EUR' nun spot işlem maliyeti de 2,9300 olsun. Bu ani ve radikal yükselişin piyasanın faiz indirim beklentisine vermiş olduğu bir tepki olduğunu, yarın piyasaların yeniden normale döneceğini ve EUR/TL kurunun yeniden düşeceğini düşünelim.

09.07.2014' de ithalat Maliyeti
CIF değeri  7.000.000,00 EUR
Merkez Bankası Satış Kuru  2,8945
CIF değeri TL 20.261.500,00 TRY
ÖTV (90 %) 18.235.350,00 TRY
KDV (18 %) 6.929.433,00 TRY
Spot İşlem EUR maliyet 2,9300
CIF DEĞERİ MALİYET TL  20.510.000,00 TRY
Toplam Maliyet (KDV+CIF) 27.439.433,00 TRY

Bu durumda fiktif alanında bekleyen 7.000.000,00 EUR' luk aracın ithalatını bugün yapmak mı daha karlıdır yoksa önümüzdeki süreçte mi ithal etmeliyim?

Müşterisi hazır olan araçların ithalatını aynı gün içinde yapmak müşteri memnuniyetini sağlamak için gerekliyken, vakamızda bu kıstası kapsam dışı bırakıyoruz.
Bugün (09.07.2014) saat 15:30' da açıklanan Merkez Bankası' nın EUR/TL kapanış kuru 2,9300 olsun. Yarın (10.07.2014) piyasa faiz indirim beklenti şokunu atlatmış ve EUR/TL kuru 2,9200' ye düşmüş olsun. Bu durumda 7.000.000,00 EUR' luk aracın ithalatını bugün ve yarın yapmanın maliyetini araştıralım.

09.07.2014' de ithalat Maliyeti
CIF değeri  7.000.000,00 EUR
Merkez Bankası Satış Kuru  2,8945
CIF değeri TL 20.261.500,00 TRY
ÖTV (90 %) 18.235.350,00 TRY
KDV (18 %) 6.929.433,00 TRY
Spot İşlem EUR maliyet 2,9300
CIF DEĞERİ MALİYET TL  20.510.000,00 TRY
Toplam Maliyet (KDV+CIF) 27.439.433,00 TRY

Tarih 10.07.2014
CIF değeri  7.000.000,00 EUR
Merkez Bankası Satış Kuru  2,9300
CIF değeri TL 20.510.000,00 TRY
ÖTV (90 %) 18.459.000,00 TRY
KDV (18 %) 7.014.420,00 TRY
Spot İşlem EUR maliyet 2,9200
CIF DEĞERİ MALİYET TL  20.440.000,00 TRY
Toplam Maliyet (KDV+CIF) 27.454.420,00 TRY

Yukarıda görüldüğü üzere 09.07.2014 tarihinde spot işlemde oluşan EUR kuru maliyeti 2,9300 olmasına karşın ödenecek K.D.V. meblağı bir önceki günkü M.B. kapanış kurundan oluştuğu için toplam ithalat maliyeti 27.439.433,00 TL olmaktadır. Bir sonraki gün (10.07.2014) spot işlemde oluşan EUR kuru maliyeti 2,9200 ile bir önceki günden 100 baz puan daha düşük olmasına rağmen K.D.V. meblağını oluşturan bir önceki günkü M.B. kapanış kurunun 2,9300 olması nedeniyle toplam ithalat maliyeti 27.454.420,00 TL ile daha yüksek çıkmıştır.

Özellikle Otomotiv sektörü başta olmak üzere yüksek ÖTV tutarı üzerinden KDV ödemesi yapılan sektörlerde, bir önceki güne göre EUR/TL paritesinde yaşanan her düşüş maliyet avantajı oluşturmamaktadır, (EUR bazında müşteriye satılan ürünler kapsam dışında kalmaktadır.) TL bazlı satılan ve fiyatında sürekli değişiklik yapılamayan ürünlerde KDV miktarı her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi durumda yukarıdaki örnekte olduğu gibi EUR spot işlem kuru 2,9300' dan 2,9200' a inmesinin maliyet avantajı oluşturduğu düşünülse dahi ödenen KDV tutarları nedeniyle EUR/TL kurunda düşüşün yaşandığı günkü maliyet daha fazla olmakta, bu da firmaların net kar marjını azaltmaktadır.

İthalatçı şirketler ithalat maliyet minimizasyonunu sağlamak için Döviz kuru ve KDV miktarı parametrelerinin yer aldığı bir simülasyon yaparak günlük ve haftalık ithalat kararlarını vermelidir. Bu noktada Satış ve Finans ekiplerinin birlikte çalışması giderek önem kazanmaktadır.

________________________________________ZEKERİYA BİLDİK______________________________________



6 Mayıs 2014 Salı

2014 Yılı Model Portföy

2014 yılı makroekonomik görünüm olarak yurtiçi ve yurtdışı oldukça önemli gelişmelere gebe bir yıl olarak karşımıza çıkıyor; yurtiçinde Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi politik istikrar açısından önemli sonuçlar ortaya çıkaracakken , FED' in niceliksel genişlemeyi azaltmayı sürdürmesi ve Mart ayında yapılan toplantıda ilk defa faiz arttırımından bahsetmesi Türkiye gibi gelişmekte olan piyasaları tedirgin ediyor. Global likiditenin azaldığı, yurtiçi siyasal risklerin konuşulduğu, soğuk savaş dönemini kalma sahnelerin ABD- Rusya arasında sergilendiği bir dönemde tasarruflarımızı nasıl koruyacağız ve arttıracağız.



Klasik altın döneminde üretilen mal ve hizmetin değeri ülkelerin rezervlerinde olan altın miktarına eşitti. Dis ticaret fazlasi veren ulke dis ticaret acigi veren ulke ile altin uzerinden hesaplaşmakta, ticaret dengesi bu fiyat-altin-akis mekanizmasi üzerinde şekillenmekteydi. Bu mekanizma sayesinde yıllar boyu neredeyse hiç enflasyon görülmemiş, işsizliği arttırmaksızın yaşam standartlarını yükselten teknolojik yeniliklerin sonucunda yararlı bir deflasyon görülmüştü. Peki halen klasik altın dönemi ekonomi kuralları geçerli olsa altının değeri günümüzde ne olurdu?  Yeryüzündeki toplam altın rezervinin  toplam 2 olimpik havuzu dolduracak miktarda (49.000 ton) olduğunu düşünürsek şu anda aktif dolaşımda olan para arzının değerinin 49.000 tonluk altın değerine eşit olması gerekmektedir. 2013 yılı sonu verilerine göre toplam para arzı miktarı 68.339.550.000,00 USD kadardır. (http://www.tradingeconomics.com/) Buradan hareketle 1 gram altının olması gereken değeri 1.394,70 Dolar' dır. Bir onsunun olması gereken fiyat ise

31,10 gr. * 1394,70 USD/gr. = 43.375,17 Dolar

29.04.2014 tarihi itibariyle altının ons fiyatı 1303,00 USD seviyelerindedir. Klasik altın standardı dönemi kriterlerine göre olması gereken fiyatın yalnızca 3,00%' ü civarında işlem görmektedir.
2008 yılında yaşamış olduğumuz global ekonomik krizinin etkileri yeni yeni ortadan kalkarken, mevcut ekonomi para sisteminin sürdürülebilir olmadığı aşikardır. Şunu açıkça söylemek gerekir ki gelecek 10 yıl içinde Dünya ekonomisinde klasik altın standardı sistemine geri dönülmesi muhtemeldir. Ekonomi sisteminin temeline oturtulacak maden "altın" olmasa bile benzeri bir madenle sistem yeniden canlanacaktır.

Altınla ilgili niçin bu kadar detaya indiğimize gelince, bazen gerçekleri görsek bile bu gerçeklik doğrultusunda karar vermek, arkasında durmak için sağlam bir psikoloji ve temel gerekir. Birazdan oluşturacağımız portföyde altınla ilgili beklentimizin temelini anlatmak, öngörümüz doğrultusunda sağlam bir duruş sergilememizi sağlayacaktır.

2014 yılı Model Portföy

Özellikle Ukrayna-Rusya gerilimiyle birlikte yeniden alevlenen siyasi risk ateşi ve mevcut parasal sistemin sorgulanmaya başlaması önümüzdeki dönemde altının yeniden güvenli tek liman olarak görülmesini sağlayacağını düşünebiliriz. Bu açıdan portföyümüzün 40 %' - 50 %' lik bir kısmını altında bulundurmak akıllıca olacaktır.

1600' lü yıllardan bu yana Dünya üzerinde hiçbir ekonomik krizin ayak sesleri apaçık bir şekilde duyulmamış ve hiçbir ekonomik kriz önceden kestirilememiştir. Günümüzde özellikle Borsa endekslerinde çok büyük düşüşler yaşanacağına dair beklentilerin gerçekleşeceğini düşünmek pek de rasyonel değildir. En azından şu anki makroekonomik görünümde 2014 yılında gelişmiş ülkelerin borsa endekslerinde 15% civarında bir yükseliş, Türkiye- Çin- Endonezya ve Hindistan gibi ülkelerin endekslerinde 5% ile 25% arasında bir yükseliş yaşanacağını söyleyebiliriz. Gelişmekte olan ülkelerin endeks getirileri arasındaki makası oldukça açık bıraktık. Şu anki makroekonomik görünüme göre, bu ülkeler arasında Türkiye ve Endonezya en az 20%' lik artışla en iyi performansı sergileyecekken Çin ve Hindistan' da yükselişin sınırlı kalacağı gözükmektedir.


BIST 100 endeksinde 2014 yılında yaşanacak 20%' lik bir yükselişten nasıl en iyi getiriyi sağlayacağız. Hangi hisse senetlerine yatırım yapacağız. Bu noktada EUR/TL ve USD/TL paritesindeki 2013 yılına nazaran yaşanan yükselişten fayda sağlayacak, yüksek büyüme beklentisi olan, işlerinin uzmanı profesyoneller tarafından yönetilen şirketleri analiz etmemiz ve bu doğrultuda karar vermemiz gerekiyor. Bu noktada özellikle Havacılık, enerji, demir-çelik ve iletişim öne çıkan pazarlar oluyor.

Bu doğrultuda 2014 yılında sektör ve firma bazında yüksek beklentiye sahip olduğumuz 14 firmanın mevcut fiyatlarına göre kazanç durumlarını ve mevcut değerlerinin göreceli ucuz veya pahalı kalma durumlarını ortaya koyan çok basit bir finansal analiz yapıyoruz.


Yukarıdaki tabloda kırmızı ile işaretli firmalar yatırım yapma noktasında en cazip firmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu firmalar arasından hisse derinliği yüksek olan THYAO ve AKSA' yı portföyümüze dahil ediyoruz.  
 
MODEL PORTFÖY
     
Altına yönelik yüksek beklentimiz doğrultusunda portföyümüzün 40%' lik bir kısmını altından oluşturacağız. 35%' lik kısmı THYAO hisse senedine, 10%' luk kısmı AKSA hisse senedine yatıracağız. Geri kalan 15%' lik kısım ile bir yıllık mevduat yapacağız.
 
100.000,00 TL (yüzbinTürklirası )' lik portföyümüz aşağıdaki gibi olmaktadır.


MODEL PORTFÖY
40.000,00 ₺ ALTIN
35.000,00 ₺ THYAO
10.000,00 ₺ AKSA
15.000,00 ₺ MEVDUAT

2015 Yılı Nisan Ayında yukarıdaki portföyümüzden bir yıllık kazancımızı inceliyor olacağız.

_____________________________________ZEKERİYA BİLDİK_____________________________



27 Ocak 2014 Pazartesi

IS THE WINTER COMING ?

                                                   
    
I have never remembered the days that we evaluate every financial development according to data flew to fınancial market. PMI, jobbless claims, house price index, 10 year TIPS auction, unemployment rates are the indicators that give a way to people in the process of deciding their actions at the financial market. Whereas 15. and 16. century culturel movement resulted  with Renaissance and Reforms make a difference in people minds about the future insight. People were getting more importance to their future, "austerity" and "regimen"  concepts came to live. Short term and living the going on time was not the important anymore. They lost their importance with the conceptual amendment. People started to be acquainted with the future and long term priorities. But, started from 2009 last until today There is de javu in people minds. Instant pleasure and short term is getting more important than long term. Thinking ahead and making plans are thought as cumbersome as trying to divine about the future. Because, ambiguity has been never seen as open as today's world and nobody wants to take a place in history scene in bad reputation. So radical movement to change the world's macroecenomic view  has not never came to live. Nobody who has the power to make a way to economy does not take to initiative to speak out and stand out to change something in a better way. They are just putting the problems off the future.

                                                                          


There is famous motto in the trailer of TV series-Game of Thrones to make a stress for coming dangerous days: "Winter is coming". It reminds me the economic condition of developing countries whenever I saw the trailer in these days.
In this macroeconomic view, The developing countries are feced three way problems. One aspect of it is Quantitive Easıng led by FED, another European countries forthcoming debts and  fınally social discomfort resulted from income inequality.


     
Quantitative Easy 3 led by FED

2008,  Global Economic Crisis proclaimed itself with the bankruptcy of Lehman Brothers has maintained its fatal effects until today. It must be seen an opportunity to make structural reforms giving a way economy through tangible investments creating employment, value added product or service. FED injected huge amount of money to finance market buying scrap mortgage bonds. The problem is that real economy had not taken an advantage from this liquidation. This money was not used by venture capital or corporate funding creating new jobs. Replacing with it, money break into finance market instruments S&P 500, Dow Jones, Bovespa, Dax, BIST 100. All the equity index had a peak point in short term. Especially tremendous amount of money flow to the developing country stock markets. This huge amount of money made developing country' s economy fragile to possible money outlet from the country. Firsthand investments flew from QE3 making a balance in trade deficit of developing country economies.(I: investment). This developing countries has trade deficit because of unsufficient export to compensate import. So, Firsthand investments are getting importance to keep economic growth in desired range and not to effect the economic growth in a negative way.

GDP= C + I + G + (X-M)

X:      Export Amount

M:     İmport Amount


           

Altough we though that QE operations will harm all the countries' economy. It worked in favor of U.S.A. . So what is the point that propelled all of the economists in a delusion ? How do the Quantitative Easy operations work? and make a stronger position to USA in world economy.There is a widespread proverb accepted all around the world: "If you want to control a country, you must prevail in economy first of all. I can say without doubt that U.S.A. made it with the Quantitative Easy operations successfully. Prelude of QE3,  firsthand investments basis on money created on QE3 flow to the developing countries stock markets. That was the exactly what developing countries want. Because they have deficit trade year over year and do not have enough austerity to foster investments. Besides of this, developing countries do not have global brand to make an addition to their export volume. So, they need to global capital to make a growth. But, keeping global money in their economy is getting more importance day by day. Because, the developing country economies have the import trade 200 Billion Dollar and export trade 130 million Dollar at most in a year.(Except India and China). They need to compensate deficit trade with global capital investments. But there is one problem at this point. Global capital make investments only to financial market instruments not to real economy. If they invest the money in manufacturing' retail or service industry, they need to stay in this country in long range. Besides of it, needs to spend time and effort to plans the future. But, global capital does not like to make an effort. It wants to go to anywhere, at anytime (when the time is up to get maximum profit.)  

After the money came to developing country and show itself as upstrem in Stock market. Dollar has falled  against all the major currencies. So, U.S.A. has taken an advantage on export trade. Export benefit makes American Economy more reliable and robust. So, It came to a center of attraction again in global capital market. It is proclaimed in September that monthly quantitative easing amount has been decresed  when jobbles rate at U.S.A. is went down under 7 %. So, global capital has started a new journey with the route from developing countries to U.S.A. So, we saw the downturn in developing economies. Stock market declines, currency shrinks etc. At first Currency shrink seems to be good for developing country for overlapping deficit spending. But. developing countries do not have export-driven economy. It works against to developing economies. The import amount rise up day by day until demand declined. So, QE3 gives enormous advantage tu U.S.A. economy to take over to control of world economy.
   
European Countries' forthcoming debts








                                                   


European Union coastal region countries Portugal, Spain, Italy and Spain has tremendous amount government and private enterprise debts with maturity 2014. We will see how this debts will be paid at time. Otherwise, we will be witness another debt crisis 2014. I do not understand how European countries thinks that the worst in economy has been achieved in 2012. I am afraid of the future whenever I smell such a good mood in economy. If the European countries have difficulties to pay debts, it cause to decrease in household consume. So it will effect the developing countries' export in a negative way.

 Social discomfort, income inequality


                                                       



Developing countries like Turkey and Brazil has the social discomfort, (started in a very similar way) at the end of the May has been triggered from excessive force to young people who want to protest Government politics. It permeate the different social and religious blocks of countries. Especially in Turkey. In May 2013, We have the best days with regard to economic condition in Turkey. Indicator interest 4,62 , our trade deficit is declining, The country economic grade is upgraded by 4 credit rating agencies in a positive way. The stock market beats records.In these days we were sitting in the office and say that we will see the lower rates in indicator interest and our financing cost will be lower from budget target. But everthing has changed, The protestors are encouraged by some social groups. So much so that, English channel  BBC broadcast 24 hour to protests although there is nothing to exaggerate. They show the protest as rebel to the world. They mislead the investor in the rest of world.Sometimes I wish that there is like a hippocratic oath in media and press. But not available yet. The underlying cause of this protests was the ecomomic and political. I put the political way one side. It is not of our business to examine politic aspect in there. In economic way, young generations is not satisfied from the living conditions. They oppose to huge income difference in society. They have the assumptions about life needs to be come to life



*If a young person graduted from university, he should earn living in a good condition.


*Education, ambition, intelligence, good behaviour must be the only factors in work life to taking promote. Not the seniority.


*Fredom must be applied in all aspect of life. It must not change according to view of person.   



Developing countries has to make reforms in fredoms and young generations views needs to be regarded in future design. Otherwise the near future will be harder for developing countries.

In a nutshell, 2014 will be harsh for developing countries. They need to clear away politic and social risk to take minimum damage.  
I think Winter is coming through to developing countries. What do you think ? 
_______________________________________ZEKERİYA BİLDİK______________________________________
             













.

22 Ocak 2014 Çarşamba

2014 YILI MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM

Geçtiğimiz 10 yıllık dönemde hiçbir yıl hatırlamıyorum ki ülke ekonomisi için gelecek bu kadar muğlak olsun, ekonomistler ve sanayiciler gelecek projeksiyonları yapmada bu kadar sıkıntı çeksin. Siyasi belirsizliklerin fiyatlanlamaya başlandığı, bunun yanında sosyal huzursuzluğun arttığı ülkemizde 2014 yılının  zorlu geçeceğini söylesek pek de yanlış olmaz herhalde. İçeride oluşan bu belirsizlik ortamının yanında, ABD tarafında uygulanan niceliksel genişlemede aylık tahvil alım miktarında giderek azalmaya gidilmesi, Avrupa tarafında perry-ferry ülkelerin yüklü miktardaki kamu borç stokunun vadesi yaklaşması dış ekonomik gelişmeler açısından olumsuz bir tablo çizmektedir. 




Türkiye açısından 2014 yılının ekonomik projeksiyonunu yapabilmek için değerlendirmeye 2013 yılı Mayıs ayı sonunda patlak veren gezi olaylarından başlamak gerekir. Mayıs ayı sonuna kadar gayet başarılı bir tablo çizen ülke ekonomimiz sosyal huzursuzluktan kaynaklı gezi olayları ve akabinde FED' in niceliksel genişlemede azaltmaya gitmesiyle oldukca kotu sinyaller vermeye basladi. Politik risklerin fiyatlanmaya başlaması ile birlikte Çift haneli faizleri ve borsa değer kayıplarini, döviz kurlarındaki yüselmeyi ve dalgalanmayi konusur olduk. 2014 yılı ocak ayı sonlarına yaklaştığımız şu günlerde Dolar 2.25 ' e , Euro 3.03' e ulaştı. Merkez Bankasının özellikle Aralık ve Ocak aylarında yoğunlaştırdığı döviz satım ihaleleri kur üzerinde hiçbir etki yapmazken, yabancı yatırımcılar Türkiye' den çıkışını devam ettirdi. Yüksek kur değerlerinde TL' den dövize dönerek ülkeden çıkmak yabancı yatırımcıyı zarar ettireceğinden kısa vadeli çıkışlar sınırlı düzeyde kaldı. 


Yurdışına baktığımızda, FED tarafında süregelen niceliksel genişlemenin teorik olarak ABD ekonomisine zarar vereceğini düşünmüş olsak dahi, şu an için ABD ekonomisi yararına çalıştığını söylememiz yanlış olmaz. Daha önceki niceliksel genişlemelerde olduğu gibi quantitive easy 3' de  de piyasaya enjekte edilen para reel  ekonomiye aktarılmadı.Kolay para kazanmanın alışkanlık halini aldığı dünyamızda QE3 ile piyasaya enjekte edilen fazla para ABD ve gelişmekte olan ülke piyasalarına aktı. bu para girişleri borsa endeksleindeki yükseliş olarak kendini gösterdi. Gelişmekte olan ülke piyasaları yüksek mablağlı yabancı sermeyesi girişleri sonrası bu paraların olası çıkışlarına karşı oldukça kırılgan hale geldi. Doların (gelişmekte olan piyasa para birimleri dışındaki) majör paralara karşı değer kaybetmesi ABD' ye ihracat avantajı sağlarken dış ticaret açığının önemli ölçüde kapanmasını sağladı. Uzun vadede ABD ekonomisini yabancı yatırımcılar açısından daha güvenilir hale getirdi. Bunun yanında Mayıs ayında niceliksel genişleme kapsamında tahvil alımında 10 milyar dolarlık azaltmaya gitmenin etkisini başta REEL ve TL olmak üzere bütün gelişmekte olan ülke para birimleri gördü. TL ve REEL dolar karşısında yaklaşık 30% değer kaybetti. İlk bakışta gelişmekte olan ülke ekonomilerinde kendi para birimlerinin majör para birimleri karşısında değerinin düşmesi ihracat avantajı elde etmede lehine gibi gözükse de yeterli üretim altyapısı ve global düzeyde tanınan markası olmaması nedeniyle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin aleyhine olmaktadır. Para birimlerinde yaşanan bu değer kaybının yanısıra kur değerlerinin belirli bir raya oturmaması da özel sektörün sık sık fiyat değişikliklerine gitmesine neden oldu. Bu da iç talebin daralmasına ve belirsizleşmesine yol açarak özel sektörün yol haritalarını sürekli değiştirmesine ve bütçelerini sıs sık revize etmelerine neden omaktadır.


Avrupa kanadında ise özellikle Portekiz, İzlanda, İspanya, Yunanistan gibi kıyı kesimi ülkelerin kamu ve özel sektör borç vadelerinin yaklaşması önemli bir risk unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa' nın sorunlu çocuklarının 2014 yılında bu borçlarını çevirip çeviremeyeeğini hep birlikte göreceğiz.



Bütün bu beklentiler ışığında 2014 yılının ülkemiz açısında zorlu geçeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Son 7 yıldır süregelen istikrarlı büyüme özellikle iç talepteki daralma nedeniyle aşağı yönlü baskılanacaktır.  2014 Nisan sonunda Fed politikalarının etkisi ve politik riskler ile birlikte EUR/TL' nin 3,17 USD/TL' nin 2,42 civarında dengeleneceği tahmininde bulunmamız pek de yanlış olmaz.

_____________________________________ZEKERİYA BİLDİK_____________________________________